Turan Sözcüsü Detayı

TÜRK GENÇLİĞİ GELECEĞE DEĞİL BAVULUNA BAKIYOR
TURAN SÖZCÜSÜ TARİHİ: 01 Ocak 2025TÜRK GENÇLİĞİ GELECEĞE DEĞİL BAVULUNA BAKIYOR
Türkiye’nin geleceği, genç nüfusunun sahip olduğu potansiyele bağlıdır. Ancak günümüzde gençler, eğitimden iş hayatına, sosyal yaşantıdan politikaya kadar pek çok alanda endişeleri ve belirsizlikleri hissetmekte, bu durum ise gençlik arasında umutsuzluk ve güvensizlik duygularını artırmaktadır.
Gençlerin yükseköğrenim gördükten sonra iş bulamama korkusu "Okuyup işsiz kalmak istemiyorum" gibi düşüncelerle ortaya çıkmaktadır. Gençler arasında algılanan adaletsizlik gerçekliğini ise KPSS, mülakat sistemleri ve özel sektör şartları gençler arasında liyakat temelli değil, referans (adam kayırma) temelli işe alım algısı güçlendirmektedir; bu durum "Dayısı olan kazanır" benzeri söylemler ile kendini göstermektedir. Bu algının olan etkileri gençlerde isteklendirme (motivasyon) kaybına ve toplumun adalet duygusunun zedelenmesine neden olmakta, dolayısıyla nitelikli iş gücünün yurtdışına göç etme eğilimini artırmakta ve bu eğilimi gençler arasında yaygınlaştırmaktadır.
Politik belirsizlikler, ekonomik dalgalanmalar ve iş piyasasındaki istikrarsızlık gibi sistemsel problemler gençlerin gelecek planlamalarında yüksek düzeyde endişelere yol açmaktadır. Gençler, ne kadar çaba sarf ederlerse sarf etsinler “Ben ne yaparsam yapayım, işe alınmam” düşüncesiyle, kendilerini değersiz ve dezavantajlı hissetmektedir.
Hem ortaöğretim hem de yükseköğretimde eğitim gören gençler, akademik gelişimlerine ve yaşam kalitelerine yönelik beklentilerini ülkemizde var olan sistemin karşılayamadığını düşünmektedir. Eğitimin kalitesi ve içerdiği bilimsel verimliliğin yetersizliği, gençlerin eğitim ve bilimden uzaklaşma eğilimini artırmaktadır. Bu durum, hem bireysel hem de toplumsal düzeydeki inovasyon ve gelişim potansiyelini düşürmektedir.
Özellikle maddi kaynakları sınırlı olan gençler, özel okul ya da yurtdışı eğitim gibi fırsatların kendilerini dezavantajlı duruma getirmekte olduğunu düşünmektedir. Bu durum eğitimde fırsat eşitsizliği algısının oluşmasına neden olmaktadır. Yeterli destek ve kaliteli eğitim alamayan gençler, ulusal ve uluslararası arenada rekabet edebilme konusunda risklerin fazla olduğu bir geleceğin kendilerini beklediğini düşünmektedir.
Toplumsal ve kültürel dinamikler açısından “ifade özgürlüğü” kapsamda yaşandığı gözlemlenen kısıtlamalar, gençlerin düşüncelerini serbestçe ifade etmelerinin önüne engel olarak çıktığından, gençlerde “kendini değersiz hissetme” ve “hak arama bilincinin zayıflaması” gibi sorunlara neden olmaktadır. Devlet politikalarında ve toplumsal uygulamalarda adaletsizliklerin yaşandığını düşünen gençlerin hem devlete hem de sisteme olan güveni sarsılmaktadır. Örneğin, eşitlik, çevre, kadın ve hayvan hakları gibi konulara duyarlı gençler arasında “öğrenilmiş çaresizlik” giderek yaygınlaşmaktadır. Kişisel ve toplumsal krizlerin ortasında gençler, neye inanacaklarını ve hangi değerlere sahip çıkacaklarını sorgulamaktadır. Bu durum, toplumda uzun vadeli istikrar ve barışın sağlanmasını da olumsuz etkileyecektir.
Temel yaşam standartları sağlam bir şekilde karşılanamadığında, gençlerin devlet kurumlarına ve toplumsal yapıların işleyişine olan inançları zayıflamakta, bu da sosyal yapıda kalıcı problemlere zemin hazırlamaktadır. İşsizlik, eğitimde kalitenin düşüklüğü ve adil işe alım koşullarının olmaması, barınma, yurt içindeki yaşam standartları, ulaşım ve konut imkanları gibi temel ihtiyaçların karşılanmasında yaşanan zorluklar gibi faktörler, gençler arasında beyin göçünü tetiklemekte; başarılı ve nitelikli bireyler yurt dışına yönelmektedir. Yüksek yaşam kalitesi ve daha ileri akademik olanaklar, gençlerin yurt dışı eğitim ve çalışma imkânlarını aramalarına yol açmaktadır. Bu durum, uzun vadede ülke içinde nitelikli insan kaybına neden olacağı açık bir gerçektir.
Eğitim müfredatının bilimsel ve teknolojik gelişmelerin öncüllüğüyle güncellenmesi, uygulamalı ve nitelikli eğitime ağırlık verilmesi; gençlerin akademik gelişimlerinin desteklenmesi ve yenilikçi düşünceye teşvik edilmesi gerekmektedir. Liyakat temelli işe alım kriterlerinin benimsenmesi, referans ağırlıklı sistemin azaltılması ve gençlerin yeteneklerinin değerlendirilmesine yönelik modern yöntemlerin uygulanması, adalet algısının güçlenmesini sağlayacaktır.
Gençlerin sesini daha rahat duyurabilmeleri için demokratik sistemin şeffaflaştırılması ve ifade özgürlüğünün güvence altına alınması, toplumsal güvenin yeniden tesis edilmesi açısından önemlidir. Eşitsizlik algısını azaltmak için toplumsal adaleti sağlayacak programların hayata geçirilmesi; gençlerin hak arama bilincinin yeniden canlandırılması, gençlerin dolaylı olarak da toplumun genel refahı açısından önemli bir adım dolarak ortaya çıkmaktadır.
Nitelikli gençlerin yurtdışına göç etmeden, ülke içinde de kendilerini geliştirebilecekleri alanların oluşturulması; AR-GE yatırımlarının artırılması, yenilikçi iş modellerinin desteklenmesi ve genç girişimciliğinin teşvik edilmesi gerekmektedir. Üniversite ve araştırma kurumlarının finansal ve yapısal olarak güçlendirilmesi ayrıca doğru ve adil kullanımının sağlanması gençlerin yurt dışı eğitimi yerine Türkiye’de kaliteli eğitim ve yaşam imkanlarına yönelmeleri için teşvik edici olacaktır.
Türk gençliği, eğitimden iş dünyasına, sosyal ve politik alanlardan bireysel kimliğe kadar pek çok karmaşık sorunla karşı karşıyadır. Bu sorunlar, gençlerin geleceğe dair umutlarını ve inançlarını olumsuz etkilemekte, kişisel ve toplumsal gelişimin önünde ciddi engeller oluşturmaktadır. Sistematik reformlar; eğitimde kaliteyi artırmak, liyakat temelli işe alım sistemleri oluşturmak, demokratik katılımı güçlendirmek ve sosyal adaleti tesis etmek suretiyle, gençlerin geleceğe yönelik bakış açısı olumlu yönde yeniden şekillendirilebilir.
Gençlere yatırım yapmak, ülkenin geleceğine yatırım yapmak anlamına gelmekte; bu nedenle, uzun vadeli stratejilerle gençlerin potansiyelini ortaya çıkarmak ve onları ulusal kalkınmanın merkezine almak önceliklerden biri olmalıdır.
Ahmet USTA
Turan Sen İzmir İl Temsilcisi